top of page

Savaş Psikolojisi

  • Yazarın fotoğrafı: Doç.Dr. Ali OsmanYıldırım
    Doç.Dr. Ali OsmanYıldırım
  • 10 Eki 2019
  • 2 dakikada okunur

Kant’ın “Savaş, ya ortada savaşılacak bir şey kalmayınca ya da yeryüzünün her köşesinde kabul gören yeni bir törel anlayış sağlanınca sona erecektir.” dediği gibi maalesef modern toplumlarda dahi yaşamın en önemli gerçekliği olmaya devam etmektedir.

İnsanlar yüzyıllardır savaşla insanın ilişkisini anlamaya, zorlu ortamlarda insan performansını arttırmaya , savaş için psikolojik araçlar geliştirmeye ve duygusal işlevselliği optimize etmeye çalışmaya rağmen Savaş Psikolojisi ile ilgili hala çok az çalışma ve yayın mevcuttur (Britt, Thomas W ve Ark.,2006).

Savaşın yıkıcı sonuçları, yalnızca meydana geldiği bölgeyi değil, çok uzaklarda yaşayan insanları da olumsuz etkilemektedir. Mağdurların biyolojik, psikolojik ve sosyal sağlığı önemli ölçüde bozulmakta, dünya genelinde morbitide ve mortalite artmakta ve konu uluslararası bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.(Allender, Rector ve Warner 2010)

Günümüzde savaşlar, sivil insanların günlük yaşantılarını sürdürdükleri alışveriş merkezlerini, okulları, sokakları, bankaları, otogar ve otoyolları, spor müsabakalarının yapıldığı alanları hedef alacak şekilde; bombalama, ateşli silah kullanma, kimyasal, biyolojik ajanlarla hatta nükleer silahları devreye sokarak “terörist eylemler” şeklinde devam etmektedir (Bridges, 2003).

Düzenli orduların birbirleriyle kitle imha silahları kullanmadan, görece doğrudan yaptıkları konvansiyonel savaşlar oldukça azalmıştır. Savaşlar günümüz dünyasında baskın, ayaklanma ve terörist saldırılar şeklinde, yüksek teknolojinin yaygın olarak kullanıldığı oldukça karmaşık olaylar haline dönüşmüştür (Nies ve Mceven 2011).

Bugüne kadar muharebelerin psikolojik ve psikiyatrik etkileri değişik olmuştur. Savaş ile ilişkili psikiyatrik tablolar tarihsel gelişim süreci içinde öne çıkan belirtilerin farklılığı nedeniyle nostalji, savaş şoku (shell shock), asker kalbi, Da Costa Sendromu, agent orange etkisi, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), gibi farklı isimlerde anılmışlardır. Buna karşın semptomlar bağlamında (çarpıntı, mide şikâyetleri, romatizmal ağrılar, nörolojik ve psikiyatrik belirtiler vs.) benzerlikler göstermektedirler. Savaş stres reaksiyonlarında tatmin edici bir organik patolojinin bulunamaması değişmeyen özellik olarak kalmıştır. Savaş yöntemlerinin değişmesi savaş stres reaksiyonlarınında değişimine yol açmış, Körfez savaşında kendine özgü özellikler içeren stres reaksionları gelişmiştir. (Özdemir ve Ark, 2010 ).

Bunun yanında müdahale ve tedavi yöntemlerinde de önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Önceleri eve gönderme, coğrafi özelliklere yönelik uygulamalar yapma, alkol kullanımına izin verme, katı disiplinin yumuşatılması, asker elbiselerinde değişikliğe gidilmesi gibi uygulamalar yapılırken daha sonra ilaç tedavileri ve psikoterapiler kullanılmaya başlanmıştır (Carson RC. ve Ark, 1988 ). Psikiyatrik zayiat oranlarının I. Dünya Savaşında % 10 (750.000 kişi); II. Dünya Savaşında %5 (530.00 kişi) olduğunun anlaşılması, konu üzerindeki dikkatleri arttırmıştır. Bu oran 1973 Arap-israil savaşının ilk günlerinde %60'lara çıkmışsa da, genelde %6-36 arasında olmuştur (Bozdemir M., 1990).

Modern savaşlarda psikolojik yaralanmalar travmalara bağlı yaralanmalardan daha fazla bakım, destek ve zaman alır. Bunun için ordular her kademede psikolog ve psikiyatrist görevlendirme yoluna gitmişlerdir. Modern ordular tabur seviyesine kadar psikolog ve psikiyatrist bulundurmakta tim seviyesine kadar görevlendirdikleri sağlık personelleri aynı zamanda psikolojik destek vermektedirler.

Savaş Psikolojisi savaşın sonucuna ülkelerin kaderlerine direk etki eden bir konudur. Bu sebeble savaşın psikolojisine etki eden her türlü dinamiği ele alıp bu konuda bir senteze varmak önemlidir ve bu amaçla çalışmalarımı burada sizinle paylaşmayı düşünüyorum.

Sevgilerimle

ree


 
 
 

Comments


bottom of page